Her işin başı sağlık.
Dertli insan ne iş yapıyor ne de verimli çalışabiliyor.
“Allah eksik etmesin, varlıklarına da muhtaç etmesin” diye dualar ettiğimiz hastanelerimizin ve Bursa’daki sağlık hizmetlerinin tartışıldığı günlerde yaşıyoruz.
Hastanelerin fiziki yapıları, depreme dayanıklı olup olmadıkları, verilen hizmetlerin kalitesi, personelin hasta ve hasta yakınlarına karşı yaklaşımları her zaman tartışılıyor.
Hastane kapısından içeri girerken, şifa aranıp bulunan yerler değil de bazen benzetmek gibi olmasın ama hapishaneye girer gibi adımlar attığımız oluyor. Kapıdaki bazı görevlilerin soğuk yüzleri, “olmaz, yasak!” gibi kelimelerle insanları ürküten sözleri ve hareketleri daha ilk adımda soğutuyor insanları.
Ama, muhtacız. Sağlık için hastanelere muhtacız.
Şimdi, özel hastanelerin sosyal güvenlik kuruluşlarıyla anlaşma yapılarak halka açılmasıyla gelinen noktada bile sıkıntılar mevcut.
Bursa’nın göz bebeği sayılan ve sadece Bursa halkına değil, çevre illerden gelen hastalara da hizmet verenUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, “her derde deva” hizmetiyle göğsümüzü kabartıyor.
Hastanede tıbbi açıdan eksikler olmasına, personel sıkıntısı yaşanmasına, ekipman eksikliği olduğu söylenmesine rağmen yine de verilen sağlık hizmetlerindeki yüksek kalite insanlarımızı memnun ediyor.
Her zaman, yani senelerdir bu hastanede aynı sıkıntıları yaşıyor vatandaşlarımız. İlki otopark sıkıntısı. Ne polikliniklerde ne de acil servis yakınında vatandaşların araçlarını park edeceği otopark yok.
Hasta yakınlarının ikinci şikayetleri ise barınma.
Acil servis yanındaki hasta ziyaret kapısının çevresi insanlarla dolu.
Bazıları, şehir dışından gelmişler. Yakınları içeride tedavi oluyorlar.
Çilesini ise hastane kapısı önünde nöbet tutan görevliler gibi onlar çekiyorlar. Çünkü, ziyaret saatleri dışında hastaneye girmeleri yasak. Bekleme yapabilecekleri bazı yerler var. Kantin. Uzun süre oturulduğunda, yeni gelen müşterilere yer kalmadığı için kantinci temizliğe başlayıp müşterilerin sandalyeleri boşaltmasını sağlıyormuş.
Kala kala kendilerine sokak palas kalıyormuş.
Kadınlar, çocuklar, erken davranıp, hastane duvarları arasındaki iki direk arasına yatak yorgan serenler şanslı.
Elini kolunu sallayıp gelenler ise, çimler üzerine oturmak zorunda kalıyorlar. Bazıları, gazete yayıyor altlarına. Bazıları da buldukları karton ve mukavva kutuları.
Kimisinin annesi yatıyor. Çocuklar olarak memleketlerine geri dönemedikleri, Bursa’da da yakınlarının olmaması, olsa bile kendilerini uzun süreli misafir etmek istemeyişleri yüzünden bu durumla, bu manzara ile karşı karşıya kalıyoruz.
Hemen gidip görebilirsiniz. 7 gün 24 saat aralıksız ve ücretsiz olarak hizmet ediyor sokak oteli Tıp Fakültesi’nin bahçelerinde.
Bu durum hem sosyal hem de sağlık problemi.
Hastanede iyileşmek için çabalayan hastanın yakını, hastane bahçesindeki ayazda şifayı kapabiliyor.
Bu işe acilen çözüm gerekli. Hasta tedavi etmek kadar, hasta yakınlarının araçlarının güvenli şekilde otoparka park edilmesi ve yakınlarının güvenli şekilde hastalarını bekleme imkanı sunulması lazım.