Dünyada yaşayan insanların yarısı erkek, yarısı kadın. Bu, şöyle bir sonuç çıkarıyor. Kadın-erkek eşitliği bu dünya düzeninin yeniden kurulmasına yol açıyor.
Ülkemize baktığımızda, dünyadaki oranla erkek-kadın arasındaki eşitliği sayısal olarak görebiliyoruz. Kadınların, iş hayatı, ekonomik bağımsızlık, aile yaşantısı ve toplumda görev üstlenmesi gibi konularda arka planda kaldığı, evde oturup çocuk bakmaya zorlandıkları gibi iddialar var. Örnekler var. Gerçekler var.
Aslında, erkekleri de dünyaya getiren kadınlar. Yani, kadınlar hem erkeklerle beraber yaşamak zorunda, hem de kendi çocukları olan erkek ve kadınlarla beraber ülke yönetiminde, ekonomide, sosyal yaşamda söz sahibi olmak hakkına sahipler. Kimileri, kaderine razı olmuş. Kabullünmiş. Kendisini bir kenara çekmiş, ailesindeki erkeklerden, kocasından, kardeşinden medet umar halde yaşamayı kabüllenmiş.
Kimileri ise mücadele ediyor. Ekonomide, sosyal hayatta, hatta siyasette bile kadının varlığını gözler önüne seriyor.
Malum, 7 Haziran’da milletvekili genel seçimleri olacak.
Ülkemizdeki 550 şanslı kişi, seçimlere katılan veya bağımsız olarak sandıkta şansını arayanlar arasından seçilip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde halk olarak bizleri temsil etme yetkisine haiz olacak.
Bu seçimler öncesinde, pek çok siyasi parti adaylarını merkez yoklaması, yani genel merkezde görevli olanların tercihlerine ya da genel başkanın arzu isteklerine göre belirleme kararı aldı. Bu demek oluyor ki, kendisini beğendiren ya da Ankara’nın yüksek sosyetesinde, siyasi karar mekanizmalarında yakını olanlar şanslı .Bir başka deyimle, tabiri caizse, halkın istediği kişiler listelere konulmayacak. Genel başkan veya onların yardımcıları ya da görevlendirdikleri kişiler, aday adayı olarak ortaya çıkan, partilere paralarını yatırıp yüklüce bir bağış yapanlar arasından “Bu kişi iyi. Ben bunu listeye koyayım”düşüncesiyle vekil olacak kişiler belirlenecek.Neyse, bu durum siyasetin bir nüktesi. Gerçeği.
Bir başka gerçek daha var.
Ülkemiz nüfusunun yüzde 50’ye yakını kadın. Ama TBMM’de temsil edilen kadın milletvekili sayımız bu rakamın yüzde 5’ini bile geçmiyor. Yani, toplumun yüzde 50’lik kesimi, parlamentonun yüzde 95’lik bölümünü oluşturuyor.
Olur mu?
Olmaz mı?
Vallah, bu sorulara hemen ve peşinen cevap vereyim. Ben bilmem, liderler bilir. Çünkü kalemde, kağıtta, vekil adaylarının az çok seçilebilecekleri merkezler ve sıraları da onların elinde.
Onlar isterse, olur.
Lakin geçtiğimiz seçimlerdeki gibi, lafta “evet”, icraatta ise “biraz bekleyin” düşüncesiyle hareket edilirse, kadınlarımız için bu seçimde de yüzlerinin güleceğini söylemek çok erken olur.
Gelelim, Bursa’daki kadınlar ve siyasete.
Her fırsatta kadınlarımız için, “Onlar bizlerin baş tacı. Eşimiz, annemiz, bacımız, kardeşimiz, kızlarımız” diyerek söze başlayıp, “cennet annelerin ayakları altındadır” söylemiyle tamamlıyoruz. Sonrası…
Sıra vekillik için geldiğinde veya siyasette kadının ön plana çıkması için başlattığı çalışmalara geldiğinde, “Sen dur. Sıranı bekle. Biz varken, kadınlara sıra gelir mi?” düşüncesiyle yine onları hayal kırıklığına uğratıyoruz.
Aslında, bu dönemde Bursa siyaseti için kadınlar için büyük bir kazanıma sahne olduk. Bütün partilerde kadın aday adaylarının cesaretleri arttı.
Sayıları arttı.
Liderlerin, kadınlara şans tanıyacakları mesajı vermesiyle de siyasete olan kadın ilgisi arttı.
Bakalım,7 Nisan’da listeler açıklandığında, şanslı kadınları göreceğiz. Seçilebilecek sıradaki insanlarımızı göreceğiz.