İnsanların, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişiyle olması gerektiğini bilmeyen yoktur.
Bazı kişiler buna şans diyorlar.
Bazılarına göre ise, insan kendi şansını kendisi yaratıyor.
Deneyim ile sabittir.
Sene 1999. Genel seçimler ile yerel seçimler birleştirildi. Bursa’da yerel seçimlerle ilgili üç parti iddialı. ANAP, DYP ve DSP.
O dönemde, CHP’li pek çok kişi terörist başının yakalanması nedeniyle CHP’den ayrılıp DSP’nin ak güvencini etrafında toplanmıştı.
Akşam saatlerinde sandıklar açılıp oylar sayılmaya başlandığında, siyasi partilerin merkezlerinde epey heyecanlı dakikalar yaşanıyordu.
DSP’nin merkezi ise saat 21.00’den sonra kapısına kilit vurulup kapatıldı.
Saat 24.00’dan sonra ise gelen sonuçlara göre seçimleri DSP kazanmıştı.
Ama parti binasında in-cin top oynuyordu.
Yani, insanın şansının ne zaman güleceği, ne zaman kararacağı pek belli olmuyor.
Bir anda, karar vericilerin aklına bir şey geliyor.
Sonra, “bu işi falanca kişi yapabilir” düşüncesiyle, o falanca kişinin kaderi öylesine değişim gösteriyor ki, sormayın gitsin.
Bu gibi olaylara örnek çok.
İş hayatında örnekler var.
Adam, işsiz güçsüz gezinirken, bir arkadaşı yanına çağırıp fikir sormuş. Aldığı fikir ve yapılan görüşmelerden sonra bir holdingin doğuş hikayesi anlatılabiliyor.
Bazen, işe güce yaramaz dediğimiz insanlar, öylesine makam ve mevkilere gelebiliyorlar ki, insanları şaşırtıyorlar.
Kimisi siyasi iradenin eseri.
Kimisi, yalakalığın ortaya koyduğu son fotoğraf.
Kimisi, nasıl ortaya çıktığı belli olmayan eserlerin eseri.
Kimisi, kaynağı belli olmayan mülklerin efendisi.
İşte bütün mesele burada.
Doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle beraber olabilmek.
İnsanın kendi kaderini ve kendi şansını yaratma konusundaki başarısı bu.
Şans nasıl yaratılıyor?
Hani, ülkemizdeki senelerin rüyası olan, her yılbaşında, ya da ayda üç kez yapılan çekilişlerde satılan Milli Piyango’nun çarpmasını mı beklemek gerekiyor?
Ya da, hak etmeyen kişilere, hiç hak etmedikleri hizmeti verip, bir koltuk kapabilmek için ona-buna çelme takma işlemleriyle, yalanla, dolanla, karşısındaki kandırıp kendisine çıkar elde etmenin hesabının mı yapılması gerekiyor?
Yaşam bilançomuza baktığımızda, çevremizde bu tür olaylara çanak tutan veya bizzat içinde yer alanlara rastlamak mümkün.
İnsanların, karşısındaki karşı ne kadar dürüst olduğunu kestirmek de artık zorlaştı.
Pek çok kişi yanında çift maske değil, düzinelerce maske taşıyor.
Karşısındaki kim, ne duymak istiyorsa, kim ne şekilde hareket etmek istiyorsa, hemen onun kılığına bürünüp, kendi işini hallediveriyor.
Hayal ile gerçek arasındaki tek fark, insanların akşamları ikametgahlarına gittiklerinde ortaya çıkıyor.
“Bugün, yaşadığın kent için ne yaptın?
Bugün kendin için ne yaptın?
Bugün Allah için ne yaptın?” sorusuna “güzel işler yaptım” cevabını verebildiğimiz sürece, kendi şansımıza doğru yoldan ulaştığımız anlamına gelir.