Malum, seçim tarihi yaklaşıyor. Siyasi partiler listeleri hazırlayıp meydanlara çıktı.
İktidar ve ana muhalefet partilerinde listelere karşı bazı kişilerin isyan olarak nitelendirdiği bazı kişilerce ise ismine kriz edilen sıkıntılar ortaya çıktı.
Kimse memnun değilmiş havası estirilirken, listelerde ön sıralarla olan, seçilme şansı bulunanlar bayram ediyorlar.
Listelerde ilk sıraların kendilerine söz verildiğini, sonrasında ise allem-küllem ile yerlerinin değiştirildiğini iddia edenlere de rastlamak mümkün.
Bu sıkıntılar iktidar Ak Parti’de az seslendirildi. Listeye girenler de girmeyenler de seslerini çıkarmıyorlar.
Anlaşılan hesaplaşma seçimlerden sonra olacak.
Ana Muhalefet CHP ise, aday göstermediği pek çok belediye başkanını başka partilere kaptırdı. Ya da partisinden istifa etmesine yol açtı.
Edirne buna dahil.
Bursa’da da aynı durum söz konusu.
Aynı partililer, birbirlerini beğenmedikleri görüntüsü veriyorlar halka.
Peki, halk size neden güvenip de oy versin?
Siz, kendi aranızda bile birlik beraberliği sağlayamamışsınız.
Sen-ben kavgası devam ediyor.
Listelerde “benim adamlarım olacak!” kavgaları devam ediyor.
Sizin partinize gelip de aday olanlar, aday adayı olanlar, başka dünyanın insanları mı ki, siz “bunlarla ben aynı listeyle seçine girerim, girmem” tartışmaları yapıyorsunuz?
Bu yazdıklarım, sadece bir parti için değil, bütün siyasi partiler için geçerli.
Neyin kavgasını veriyorsunuz Allah aşkına?
Amacınız halka hizmet midir?
Yoksa kendi yakınlarınız ve partililerinize hizmet midir?
Bu soruya nasıl cevap veriyorsunuz?
Aynı partili insanlar arasındaki bu küslük, düşmanlık, çekememezlik neden?
İş koltuğa oturana kadar, “ayıya dayı” demekten mi geçiyor?
Koltuğa oturduktan sonra, halka hizmet etmeyi bırakıp kendine çalışmakla mı zaman geçiriliyor.
Ya da halkın parası puluyla, kamunun bütçesiyle kendi şahsı reklamları yapıp, bazı yayın organlarını sürekli reklama bağlayıp, yapılmayan işler veya halkın sesinin kısılması için kullanılan imtiyazlarla mı koltuklarını sağlama alıyorsunuz?
Gelecek hesapları hep çıkar ilişkisine göre mi kurgulanıyor?
Bu kriz ve tartışmaları görünce insanın aklına buna benzer pek çok soru geliyor.
Aslında, çözüm gayet basit.
Eski siyasetçilerimizin dediği gibi, halk kimi seçerse, mühür kimdeyse padişah o olur.
Ama şimdi eski camlar gerçekten bardak olmuş. Ne siyasette tat kaldı. Ne de politikada.
Seçim çalışmaları için gidilen, köylerdeki mahallelerdeki kahvelerde eski camlardan yapılan bardaklardan içilen çaylarında artık eskisi gibi tadı tuzu kalmamış.
Aynı arabanın içinde buraya gelen siyasetçiler arasındaki görüş ayrılıkları ve kadar fark ediliyor ki; “gitmek mi zor, kalmak mı zor. Seçimin ertesi günkü sabahı gel bana sor…”
Moduna girmiş siyaset.
Parti başkanları bile teşkilatlarına, örgütlerine tam olarak hakim değil. Adaylar çıkmış meydana, kim kazana, kim kaybede…