Hayat ne garip.
Hiçbirimiz bilmiyoruz sonumuzu.
Bazen hayal ediyoruz belki ölümü ama en çok yaşama dalıyoruz.
Yaşamayı seçip yaşamla boğuşuyoruz.
Hiçbir saniyenin geçişindeki yavaşlığı göremiyoruz.
Saniyelerin birleşince oluşturduğu saatler, günler, haftalar aylar sırayla gidiyor.
Ne gün ne dün geri gelmiyor.
Ama…
Umursamıyoruz .
Ne zaman bu kadar dünyalı olduk biz
Ne zaman bu kadar insanlıktan çıktık
Ne zaman sonunu bilmediğimiz bir yaşam için her şeyden vazgeçtik
Ne zaman bu kadar kaybetti, kayıp olduk.
Hayat ne garip
Garip
Unutturuyor anları, anıları
Koşturuyor ardından.
Köşe kapmaca oynuyor bıkmadan
Kendimizin olmayan hayatların peşinde,
Zamanın izin verdiği ölçekte yaşarken
Durmuyoruz bile, son sürat koşarken
Hayat garip
Çünkü sormuyoruz
Sorgulamıyoruz
Dünyaya gelme amacımızı aramıyoruz
Kendimizin peşinden koşmuyoruz
Kim olduğumuza kafa yormuyor
Kendimizle meşgul olmuyoruz
Önce zihnimizi, bedenimizi anlamsızlıklarla yükleyip
Sonra yeniden mana yüklüyoruz
Dünyalılaşıyoruz
Sanıyoruz
Ama biz dünyada sadece yaşıyoruz
Dünyada yaşayan milyarlarca canlıdan sadece bir tanesi olduğumuzun farkına varmıyoruz
Kendimizi büyük bir cehaletle diğer canlılardan üstün sayıyor
Bu üstünlükle hata üstüne hata yapıyoruz
Neyiz biz, kimiz, nereden nasıl gelmeli, nereye niye nasıl gitmeliyiz?
Kaybolan bir yol olduğunda kime sormalı?
Bir derdimiz olduğunda kimden yanıt istemeliyiz?
Alamadığımız yanıtlar için nerede beklemeliyiz?
Beklediğimiz yerde ne kadar kalmalıyız??
Kaldığımız yerde olduğumuzu kiminle paylaşmalıyız?
Paylaştığımızı nereye kadar taşımalıyız?
Sordukça daha çok üretmeli, ürettikçe daha çok yaşamalı, yaşadıkça yeni sorular türetmeliyiz.
Ama
Peki
Biz ne yapıyoruz?
Sadece tüketiyoruz
Yaşamı tüketerek geçirmeyi yaşamak zannediyoruz
Ve bundan mutlu olduğumuz fikrine kapılıyoruz
Garip değil mi?
Hemde çok …