Ramazandı, bayramdı derken sıcağa bağlı bir travmayla geçiyordu yaz mevsiminin gülü Temmuz.
Ta ki 15 Temmuz gecesi hepimize büyük bir travma yaşatan ve ardında yıllardır ülkemizi örümcek ağı gibi saran Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarının tek tek yakalanmasıyla başlayan yepyeni süreç.
Gerek Ankara’da gerekse İstanbul’da kaybettiğimiz 300 e yakın insan ve yaralılarımız.
Vatanın bekası söz konusu olunca topla tüfekle değil, pijama tişörtle sokağa koşan, yaşına başına bakmadan meydanlarda sabahlayanların ülkesi burası. Her zaman bizi şaşırtan ve şaşırtmaya devam edenlerin ülkesi.
İçimizdeki hatta yatağımızdaki düşmanların, kendi hedefleri daha doğrusu sadece kendi menfaatleri doğrultusunda ne kadar cani olduklarını görebildiğimiz bir ay Temmuz.
Önemli olanın bizim, vatanın geleceği olmadığı, sadece terör örgütü mensuplarının yıllardır dokudukları sinsi planlar ve tuzaklarla kendi hedeflerine ulaşmak olduğunu anladığımız bir ay oldu Temmuz.
Tarihin tekrar yazıldığı, dostun düşmanın yeniden ortaya konduğu, kimlerin bizimle ne hesabı, ne çıkarı varmış yine, yeniden anlaşıldığı ay.
Kadim Anadolu’nun makûs talihi olduğunu bildiğimiz savaşlar, verimli topraklarına herkesin gözünü diktiği binlerce yıl öncesinden başlar.
Türklere nasip olduğundan beridir hızını arttırarak hiç durmadan devam eder.
İşin en üzücü tarafına ise, dış mihraklara karşı verdiğimiz maddi manevi savaşın daha da büyüğünün aslından kendi içimizden, kendi insanımıza karşı vermek zorunda kalışımızın simgesidir Temmuz ayı…
Hem ülkemizde hem de şehrimizde, Amerika’da bana göre neredeyse meczup görünen, içi karanlık ve iktidar hırsıyla dolu, asla iyi niyet taşımayan örgütün başı olacak karaktersiz ve destekçileri, ülkeyi yıllardır ne kadar büyük hilekarlık ve yalan dolanla ele geçirmeye çalıştıklarını itiraf ettiler Temmuz’da.
Ne yazık ki doğmamış çocuğun bile hakkını yemekte mahsur görmeyen bu şeref yoksunu insanlar, üstelik bunu büyük bir ciddiyetle ve asla anlayamadığımız bir bağlılıkla yapmışlar.
Daha ortaokula yeni başlamış körpecik çocuklarını beyninin yıkanmasını bir nebze anlayayım diyeceğim ama kerli ferli işadamlarının, orduda en üst seviyelere gelmiş generallerin, Amerika’dan verilen emir ve talimatlara hiçbir akıl yürütmeden uyması, durumun acziyetini ve aslında hepsinin ne kadar ucube olduklarını göstermiyor mu?
Önüne sınav soruları koyulan ve buna uyarak sınavları kazanan insanların yüzüne tüküresim geliyor. Özellikle o sınavlara günlerini gecelerini vererek çalışan evlatları düşününce.
Göz göre göre çalan üstüne üstlük bunu din kisvesiyle kapatmaya çalışan, haksız yolla elde ettikleri kazançları ise haram değil de helal sayan, hiçbirimizin tarih boyunca affetmeyeceği nifak tohumları onlar.
Ülkenin hayat damarı olan tüm kurumlarına yerleşmiş, bir virüs gibi çoğalarak tüm birimleri neredeyse felç etmiş, Fetö Terör Örgütü mensupları. Onlar aldıkları paydan daha doğrusu yaptıkları haksızlıklardan, çalınanlardan paylarına düşenlerden memnun, biz ise ayakta uyutulan.
Ama kaderimiz değişti 15 Temmuz itibariyle.
Bu millet tankın önüne bedeniyle çıkma cesaretini göstererek kanıtladı vatan sevgisini.
Bitmeyen bayrak sevdasını yeniden yaşattı, dalgalandırdı bayrağımızı.
Ve vatana göz dikmeye çalışanlara bilek gücüyle karşı geldi, dünyaya inat.
Tek tek temizleniyoruz, arınıyoruz mikroplardan, virüs gibi ülkemizin dört bir yanına yayılanlardan. Temizlik daha yeni başlıyor. Fethullah Gülen’in de bu ülkeye geldiğini ve yargılandığını da göreceğiz inşallah hep birlikte.
Ve daha da önemlisi ülkemize karşı savaşan içimizden bile olsa, hep birlik olmaya devam ederek el ele yürek yüreğe vereceğiz cevabımızı, senelerce..