Ülkede kadına şiddet almış başını giderken, konunun kanıksanmasını isteyenler iş başında.
Ama biz, konuyu kapatmadan, üzerine gidenler tarafındayız.
Hangi başlığın içine dalsak, bildiklerimizin çok dışında ve feci konumda olduğunu görüp, kahroluyoruz.
Aynı Çocuk Gelin dosyası gibi.
Orta sayfamızdaki özel haberimiz, tüm hızıyla devam ediyor.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği Koordinatörü Sevna Somuncuğlu’nun tarafımıza ilettiği, derneğin yaptığı araştırmaları içeren rapor ve uzun yıllar boyu yapılmış araştırmaları içeren bilgiler ile TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu için sunum hazırlayan Hacettep Üniversitesi Nüfus Enstitüsü Öğretim Görevlileri, Doç. Dr. Banu Ergöçmen ve Dr. İlknur Yüksel’in, bu konuda yaptıkları çalışma ve araştırmaları içeren raporu doğrultusunda, Çocuk Gelin konusunda güncel ve rakamsal verilerle en son bilgileri sizlere ulaştırma şansımız oldu.
Okuduğunuz ve içine girdikçe durumun vahameti karşısında, bir şeyler yapmak istemeyen kadın olmayacağını tahmin ediyorum.
Çocuk Gelin konusu, kadına şiddet gibi, çığ gibi büyüyen ve gerileyeceğine artan bir ülke dramı.
Kadın erkek eşitsizliğinin net göstergelerinden biri daha.
Dünyada olduğu kadar, ülkemizde de sayıları net olarak tespit edilemese de, sizlere de paylaştığımız yapılan araştırmalar öncelikle kırsal kesimde ama ülkenin hemen her yerinde Çocuk Gelin konusunun, istenildiği kadar saklansın, gelenekler eşliğinde hala korunuyor ve uygulanıyor olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
Görünen o ki ülkedeki korunmayan tek değer kadın ve çocuk.
Sırada bu konuda korunmayı arttıracak önlem ve çalışmalar var ki, kat edilmesi gereken yol çok uzun.
Zira gelenek ve görenekler eşliğinde yaşama uyarlanan ve drama dönüştürülen hayatların geri dönüşü olmadığı gibi, mutsuz ve sağlıksız nesillerin artışı da ortada.
Sadece aile için eğitimle çözülmeyeceği, konunun hem uzmanlar, hem devlet tarafından büyük bir titizlikle ele alınarak orta ve uzun soluklu çalışmalarla ama acil önlemlerle gündeme getirilmesi son derece mühim.
Yoksa her güne uyandığımızda karşılaştığımız kadına şiddet haberlerine, farkında olmadığımız Çocuk Gelinleri de ekleyince, kadın nüfusu kadar, kimliği ve geleceğinin de ne büyük bir tehdit altında olduğunu kabul etmemek gerekmez mi?Durumun önceliğinin ve aciliyetinin farkında olan kesimler, artık farkındalıktan öteye giderek, çözüm önerileri ile doğrudan ve birebir yaklaşımla, sıradan olmayan yöntemlerin de denenerek, dramın azaltılması peşinde.
Artan gelişmişlik düzeyi ile aynı şekilde seyretmeyen ve tam tersi ülkelerin az gelişmişliğini daha net ortaya koyan bu durum, hepimiz için kanayan bir yara.
Çocuklarımız ve kadınlarımız, ülkenin, toplumun, hanenin, ailenin temeli, temel taşı.
Bunu kabul etmeyen kesim ve kuralları değiştirmekle işe başlamak ve konulan hedef uyarınca, desteği arttırma, kadın ve çocuklarımızın, eğitim ve gelir düzeylerini de işin içine katarak, bireysel gelişimlerini de destekleyerek çözüme dair atılan adımlara birini daha eklemek, en azından konuya dair niyeti ortaya koymaz mı?