Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde bizlere Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran en önemli unsur birlik ve beraberlikti. Zira, söz konusu vatandı ve gerisi gerçekten de teferruattı. Kenetlenmenin, birlik ruhunun en önemli unsur olduğunu, tarih bize hep hatırlattı.
Bireysellikten uzak toplu hareket etmenin anlamını yitirdiğimiz an kaybetmeye başladık…
Ne zaman ki; bencil fikirler üzerine bir dünya inşa ettik sadece bir grup kazandı gibi göründü… Ne zaman ki, bir diğerimizin de insan olduğunu unuttuk, vahşi dünyanın pençesine esir düştük…
Paranın her şeyi satın alabileceği dönemleri yaşadık, ancak mutluluğu, huzuru veya motivasyonu 12 takside bölemediğimiz gerçeğiyle duvara toslayınca yüzleştik. Hümanist değerlerin yerini bol sıfırlı ahlaksız teklifler alınca özlüğümüze veda ettik…
En önemlisi ise toplum olarak kutuplaştık. Sen sen oldun, ben ise ben… Ortak noktaları, azı paylaşmayı bile çoktan sildik attık. Sonuçta herkes kendi yoluna gitti, hiç kimseyle ortak bir paydada buluşamadık. Türk halkının en akılda kalan özelliği birleştirici yapısıydı. Şimdilerde ise herkes kendi akıllı telefonunu kullanabildiği kadar bakabiliyor hayata…
‘Korkma’ diye başlayan İstiklal Marşı olan bir toplum, birbirinden endişe eder oldu.
Kanunumuzun bile ismi ‘ana’ ile başlarken, saygı değerlerinin yerini öznesi ‘anne’ olan küfürlerle doldurduk.
Toplumsal yaralar açtık kapanmayacak… Birimizin eksiğini hep yüzüne vurduk, o da kompleks edindi bir yakınımızı sahiden vurdu. Dava insanlarının birçoğunun arasına kan davaları girdi…
Kutup Yıldızı’nı seyredip yönümüzü bulmak varken, farklı kutuplara ayrılıp tali yollardan bireysel olarak zafere ulaşmaya çalıştık…
Haydi gelin belki başarabiliriz.
Yeniden yazabiliriz öyküyü…
‘Tek bir Türkiye’ var diyerek, ortak kümelerde buluşabiliriz…
Bir de bu yolu deneyelim, çok daha fazla geç kalmadan…