"Salgının zirve dönemini geride bıraktık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgında zirve dönemin geride kaldığını belirterek, bir süre daha kısıtlamaların devam edeceğini söyledi. Erdoğan, Ayasofya'nın ibadete açılması hakkında da, kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünü vurguladı. ''Ayasofya'nın kültürel miras vasfını koruyacağız'' dedi.

Beştepe'de gerçekleşen kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin salgın ile mücadele kapsamında büyük başarılar elde ettiğini belirterek, ''Zirve dönemi geride bıraktık, sıfır vakaya yaklaşmak için kısıtlamalara devam edeceğiz'' dedi. 
Kabinenin gündeminde Ayasofya da vardı. Erdoğan, Ayasofya'nın ibadete açılması noktasında kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizdi. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları:
Son toplantımızın ardından kabinemizin ikinci yılını doldurması vesilesiyle bugün kapsamlı bir icraat değerlendirilmesi yapacağımızı ifade etmiştik. Gündemin yoğunluğu sebebiyle bu değerlendirmeyi önümüzdeki hafta yapmayı kararlaştırdık.
Türkiye koronavirüsle mücadelede dünyaya örnek olan başarılı bir mücadele ortaya koymuştur. Milletimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemle süreci yönettik. Ne hastanelerde, ne ilaçlarda ne de güvenlik de zaafiyete ve mağduriyete meydan verdik. Hamdolsun salgının zirvesini geride bıraktık.
Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldıkları kriz konularının sağlam altyapı ve dikkatli organizasyonumuz sayesinde kolayca üstesinden geliyoruz. Milletimizden ricamız bu güzel tablonun sürmesi, dikkati, kuralları riayeti elden bırakmamasıdır. Baş harflerinden ilhamla tamam diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafenin ötesinde alınabilecek tedbir yoktur. Vaka ve ölüm sayılarının yeniden aşağı yöne girmiş olması sevindiricidir. Biraz daha gayret ve fedakarlıkla bu sayıları safıra yaklaştırmalıyız.
Türkiye küresel başarının karşılığını siyasi ve ekonomik sınıf atlamakla alabilecek konumundadır. Bu fırsatı değerlendirip değerlendirememe kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Ekonomide her türlü adımı atıyoruz. Destek paketleri, teşvik ve nakti yardımlarla önümüzdeki döneme herkesi hazırlamanın gayreti içerisindeyiz.
Hala süren bazı kısıtlamaları bir müddet daha ödememiz gereken bedeller olarak görmeliyiz. Vaka sayısını sıfıra yaklaştırmak için bir süre daha kısıtlamalara devam edeceğiz. 
Salgının seyriyle bunları da en kısa sürede yeniden değerlendireceğiz. Hastalığın bizi yenmesine, esir almasına izin vermedik. Sağlıkla ilgili mecburi sınırlamalar dışında hayatın akışını, ekonominin işleyişini, yatırımları, iç ve dış güvenlik operasyonları planlı bir şekilde sürdürdük.
Bölgemizde etkinlik gösteren ülkelerin hepsiyle de diyalog kanallarını açık tutma, yapıcı diplomasiyi işletme gayreti içerisindeyiz. Türkiye'nin dostluğunu kazanmanın değerini bilenler bu mekanizmayı etkin şekilde kullanıyorlar. Israrla husumet besleyenler ise kaybetmeyi sürdürüyor. Türkiye'nin hak, hukuk, adalet, meşruiyet temelinde uzattığı barış ve işbirliği şeklinde uzattığı ele destek vermeye herkesi davet ediyorum.
Yaşadığımız dünyayı sadece belirli bir kesim değil herkes için daha huzurlu, güvenli, müreffeh bir yer haline getirene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Adil bir yeni dünya düzeni çağrımızı tekrarlamayı sürdüreceğiz. Türkiye'ye yakışan tavır ne ise bedelini göze alarak sergilemeyi, tarihin milletimize yüklediği bir sorumluluk olduğuna özellikle inanıyoruz.
Son günlerdeki önemli bir gelişme de Ayasofya'nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek vakfiyesindeki amaca uygun şekilde hizmet verecek olması hepimizi sevindirmiştir. Burada bir kez daha Ayasofya'nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum.
Harap halde bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya külliye, minare, şadırvan, imaret, hamam, sıbyan mektebi, sebil, türbe, muvakkithane, hünkar mahfili ve nice eklemeleriyle tam anlamıyla bize ait bir eser haline dönüştürülmüştür. Ramazan ayında ve bayramlarda Ayasofya şehir hayatının merkezindedir.
Fetihten önceki haliyle tasavvur etmekte ısrar etmenin ardında gaflet yoksa başka şeyler aramak gerekir. Kimlerin duvarlara 'zulüm 1453'de başladı' diye yazanları milletimiz herhalde biliyor. Fethin sorgulanışının bir adım gerisi Söğüt, onun bir adım gerisi Malazgirt, İznik'tir.
Bu milletin tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Aradıkları yolların hepsi milletimizin irfanına çarpıp, yerle yeksan olmuştur. Osmanlı'nın Balkanlar ve doğu Avrupa'da bıraktığı gözacı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek söz duyulmamıştır. Endülüs'ten Kırım'a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışlarına herhangi bir serzenişi vaki değildir.
İstanbul'da 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ait Bakırköy'deki bir arsanın bizzat temelini ben gittim attım. Balat'ta aynı şekilde demir kilise diye anılan, ortodoks kilisesinin de açılışını Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte bizzat açılışını yaptım.
Bizim farklı dinin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok. Tam aksine bizde saygı var. Avrupa ülkelerinde müslümanlara düşen ibadet hane sayısı ile bizim ülkemizde gayrimüslime düşen ibadethane sayısında 4-5 kat fark vardır. Avrupa'daki kilise ve sinagogların önemli bir kısmının da harap vaziyette olduğunu en iyi orada yaşayanlar bilir.
Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'u fethettiğinde hemen Ayasofya'yı imara başladı. Ondan 250 önce Ayasofya'yı zapteden Haçlı ordusu vahşice yağmalamıştır. Bu dönemde yağmalanan eserler Avrupa'nın bazı yerlerinde hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul'daki 600'e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya'yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz.
1934'de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit. Türkiye'nin istiklal ve istikbal davası her alanda ilelebet devam edecektir. Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın gözbebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir. Sultan Alparslan'dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa'nın ortaçağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul'un fethi gösterilir.
Siyasi ve ekonomik olarak Türkiye ile mukayese edilemeyecek ülkeler tam üyeliğe kabul edilirken biz komik sebeplerle hep dışarıda tutulduk. Türkiye olarak çifte standarda maruz kalmaktan kurtulamadık.
15 TEMMUZ'UN 4. YILDÖNÜMÜ
Yarın 15 Temmuz darbe girişiminin 4. Yıl dönümüdür. FETÖ terör örgütü mensuplarına kahramanca karşı koyarken şehit edilen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık diliyorum.
O gece belediye başkanının evinde kahvesini yudumlayan bir Ana muhalefet başkanı vardı. Biz milletimizle beraber yürüdük. Millete sesleniş konuşmasıyla 15 Temmuz'u 4. Yıldönümünde bir kez daha yad etmiş olacağız.
"BU SALDIRI ERMENİSTAN'IN ÇAPINI AŞAN BİR HADİSEDİR"
Değerli kardeşlerim Ermenistan ve Azerbaycan arasında devam eden bir sıkıntı var. Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi yerine getirmeye devam edeceğiz. Azerbaycan'a karşı Ermenistan tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınıyorum. Şehit olanlara Allah'tan rahmet yaralananlara acil şifalar diliyorum.  Türkiye Azerbaycan'a karşı her türlü saldırının karşısında durmaktan geri durmayacaktır. Bu saldırı Ermenistan'ın çapını aşan bir hadisedir. Dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edeceğiz.
Rize, Artvin bu bölgede aşırı derecede fırtınalar, heyelanlar oldu.  Burada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.