Bunca seçimin ardından olacakları merakla beklerken ülkemin başına örülen çorapların farkında mıyız? Nesiller boyu süren çekişmelerin, topraklarımız üzerinde bizim dışımızda süregelen kavgaların, her yol denenen ama bir türlü bölünemeyen milliyetçi yaklaşımımızın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Kara bulutlar diyorum çünkü dünya baktı bize bir şey yapamıyor sağdan soldan doğudan batıdan nereden varsa vuruyor da vuruyor. Her türlü bel altı kötülüğe maruz kaldığımız yetmiyormuş gibi bir de hak etmediğimiz cümlelerin muhatabı, içinde olmadığımız savaşların tarafı, dışında kalmak istediğimiz meselelerin tam da ortasında buluyoruz kendimizi.
Ve yine
Ortadoğu’da sönmeyen ateşin bize sıçramasına ramak kaldı derken, sürekli biz üzerine su döküp soğutmak isterken, birilerinin ateşini sürekli canlandırdığı coğrafyanın, talihsiz insanlarıyız desek haksızlık mı ederiz kendimize?
Talihli deyince akla gelen dört bir yanı denizle çevrili, her mevsimin tüm güzelliklerini görebilme hassasiyeti, binlerce yıllık tarihin göbeğine doğmuş olmanın farkındalığı bizi şanslı kılabiliyor mu?
Bugüne kadar gördüklerimiz, bunun bizi ticari olarak biraz şanslı, siyasi olaraksa şanssız kıldığı.
Sadece insan olmanın insanlığı kurtarabileceğine dair inancım tavan yapmışken, yüzyıllar boyu süregelen ve şimdilerde iyice kaynayan kıskançlık kazanının ateşini hangi intikamsever yaktı?
İçimizdeki hainlerin maskelerinin düşmesi yakındır derken, zaten bizden olduklarını sandıklarımızın zulmüyle mi sarsıldık yoksa?
İnsanın insana ettiğini canlı cansız hiçbir Allah’ın yarattığının edemeyeceğini bildiğimden mi acaba, giderek uzaklaşıyorum insan soyundan. Azaltmak gerektiğine inanıp sayıyı kötülüğü kötüleri de azaltabileceğime olan inancım aslında kocaman bir yanılgı mı?
Ülke öyle bir sarpa sarmış durumda ki, doğru ile yanlış, iyi ile kötü hatta var ile yok bile kaybetmiş kendini. Hepsi yalan olmuş.
Ne doğru kalmış ne iyi, ne insan varmış, ne zinciri.
Varsa yoksa toprak, petrol, su , para dengesinde birbirinin kuyusunu kazan, kimi zaman kendi kazdığı kuyuya yatan, hepsi de tek bir yaratıcının ellerinden olan ademoğlu oysa müsebbip.
Müsebbibi olduklarının çoğunun farkında, geri kalanının ise fakında olmaktan aciz, zavallı kullukta.
Velhasıl uyuyoruz uyanıyoruz yeni bir hadise, çoğu zaman gözlerimiz açıkken de uyuyoruz aslında ama nafile.
Dünyanın düzeni böyle
Ayak uyduranı koyarlar kafileye
Uymayanın sırtına anında tekme
Herkes çıkarı kadar yer kaplıyor ne de olsa
Çıkarı olmayanın zaten buralarda işi ne?
Kıssadan eğer alınacaksa bir hisse.
Kulağımıza küpe olacak çok söz var bugünlerde.
Çok konu, çok hikâye, çok laf, çok mesafe.
Boşuna dememişler : ‘ Hayat bir uykudur, ölünce uyanır insan. Sen erken davran, ölmeden önce uyan’ diye.
Bize acilen, erkenden, bir an önce uyanmak düşüyor, içine düştüğümüz gaflet uykusunda.
Daha fazla geç olmadan hemde…