Bildiğin Eylül işte hazan hüzün heyecan dolu
Bildiğin Eylül işte yaprağını döken boynunu büken güneşi hem çok seven bir o kadar da nefret eden, Eylül.
Hem çok kalabalık şehir hem bomboş
Hem çok huzurlu beyin hem çok dolu
Hem ağlamaklı hem sevmekli
Bir gelmekli bir gitmekli
Eylül işte
Şehre döndük artık bitti tatil
Açıldı okullar çıktı ayaktan terlik
Yine çok ağlayan bir yanda gülen
Hala kendini anlatamayan Eylül işte
Bildiğin
Ne yaz ne bahar
Ne ilk ne son bahar
Gündüz boğar gece donar ,
Adı belli Eylül işte
Bilmiyorum seviyor muyum Eylül’ü
Gece üşümek özlemle ama yaklaşmak yine yeni bir mevsime
Bitirmek bir yazı daha hatta seneyi bile
Sararmış yapraklara yazılmış hikâyelerin içinde
Bir kez bile gülmez mi bu sonbahar
Kahkahalar neden yaza mahsus
Eylül neden bildim bileli yalnız
Madem zaman bu kadar acımasız
Bir de siz vurun acımayın Eylül’e
Severim ben Eylül’ün hüznünü aslında
Onunla paylaşırım yalnızlığı çoğunlukla
Anlaşırız biz anlarız birbirimizi dokunmasakta
Rüzgarı yeter bize unutturmayan
Aslında üzgünüm bir Eylül daha bitti diye
Ondan bütün bu dertleşmelerim
Hadi yaz neyse ama hazan bambaşka bir mevsim değil mi
Bu başkalık bu kadar çabuk biterek harcanmalı mı ?
Vazgeçsem Eylül’ü bu kadar çok sevmekten
Kalır mı o vakit gitmeye gerek görmeden
Gündüzü yaz geceyi bahar geçirmeye razı olsak ta
Hep devam etsek Eylül’e kaldığı yerden
Gönülden, yürekten, beyinden
Kolay mı bırakmak hatıraları bir bir elden
Nereye giderken gidelim ille de giderken Eylül’ü götürmüyor muyuz yanımızda
Boşverin diğerlerini varmayın onların yanına
Sonuna bakın baharın bakmayın başına
Yağmurda ıslanmadınız tadını çıkarın
Şemsiyesiz saçlarınızdan akıp duran damlalarla
Eylül işte
Kendine şiirler yazdıran
Methiyeler düzdüren
Gelince gitmesin işten gidince 11 ay beklenen
Peşinden dünyamın öbür ucuna gidilen
Bildiğin Eylül…