İnsana ve haklarına olan sevdamız doğmakla başladı belki ama kadının korunması ve kollanmasına yönelik dertlenmemiz de pek yeni sayılmaz hani.
Yıllarca yazılı, görsel, sesli medyada kalem tutup bolca konuştuktan sonra, yine bir ilke imza atmanın şansının yakalamak bize nasip olmuştu sene 2011 de.
İnsancıl bakışımız, duyarlı yaklaşımımız, ben değil bizi, benden önce herkesi düşünen yapımız nedeniyle de kolları sıvamıştık, tam 8 yıl önce.
Pembe Pusula baştan sona kadına dair şiddetin yüzümüze çarparak büyüdüğü, toplumsal şiddetin sıradanlaştığı, cinsiyet eşitsizliğinin bilindiği ama yeni yeni konuşulmaya başladığı günlerde filizlendi zihinlerimizde.
Öyle büyük bir heyecanla merhaba dedik ki hayata, gözlerini karanlığa dikmiş tüm kadınlara aydınlık, pembe yol çizelim, hayatlarına da pusula olalım diye attık ilk başlıklarımız.
Dün gibi aklımda sabahlara kadar yapılan sayfalar, on beş günde bir olmasına rağmen gündemi sıcak tutmak için verilen çabalar, kimsede olmayan kadın haberleri için koşuşturmalar.
Ve o günden bugüne kimler öldü kimler kaldı, kaç kadının canı yandı bilinmez ama çok acılar çekildi ülkemde. Üstelik bitmek bir yana günden güne büyüdü acının kendisi de, şiddetin şekli de, ölümün sayısı da. Hep büyüdü.
Nice kallavi yasalar, kurallar, engeller kondu ama caniler, şiddeti akıllarına koymuş olanlardan hiçbir kadın, anne, kardeş evlat, genç kız, çocuk kaçamadı.
Hep mağdur hep kaybeden oldular maalesef. Buna makus talih etiketi yapıştırıp durumdan malzeme çıkaranlar, daha uzun yıllar günümüzü, gündemimizİ ve hayatımızı etkileyecek asıl gerçeği görmezden geldiler, başlarını çevirdiler.
Toplumun ahlaki çöküşünün ilk sinyalleriydi oysa kadına şiddetin görünür olması.
Toplumun zihinsel yangını, iletişimin, insani duyguların kaybedilişinin bir anlaşması gibiydi.
Giderek azaldı.
Önce sevgi gitti yüreklerimizden, sonra merhamet, sonra tüm duygular yerini şiddet ve şehvete bıraktı.
Kaybeden insan oldu aslında ama o bunu, bu duygusuzluğu kazanç olarak gördü hep ve hep harcadı umarsızca.
Biz bu umarsızlığa çare, kadının derdine ortak olmak istedik bunca zaman.
Ağlayanla ağlayan olmak, omuz olmak, sırt olma istedik çoğu zaman yaslanılan.
Şartlar o kadar değişti, kadın mağduriyeti öyle arttı ki, ne bir omuz ne de bir sırt yeterliydi artık ama olsun.
Biz yine de hep buradayız ve olmaya devam edeceğiz.
Sesimiz çıktığınca, gücümüz yettiğince, varlığımız tükenene dek, buradayız. Kadının sesi olmaya devam, kadının yolunda yürümeye gönüllü.
Bu 8 yıl boyunca bizimle olan en başından en sonuna kadar herkese teşekkürler.
Eski yeni tüm yazarlarımız, tüm çalışanlarımız, tüm ekibimiz.
Var olun, sağ olun.
Hep birlikte nice 8 yıllarda buluşmak dileğiyle…