Türkiye’nin pek çok bölgesi, kendisine özgü kuralları ve yaşam tarzı olan şehirlerle dolu. Hepsinin ayrı bir özelliği var.
Van, Türkiye’nin en büyük gölüne sahip. Bu nedenle Van Gölü’ne göl değil de deniz deniliyor. Bursa’da pek çok Vanlı var. O kentten, Yeşil Bursa’ya göç etmişler. Kimisi, memuriyet nedeniyle tayin olup gelmiş. Ailesini taşımış Bursa’ya. Kimisi, terör belasından yılmış. Kimisi, para pul kazanıp, bu kente yatırım yapmış. Bursalı olmuş.
Van’la Bursa’nın ilişkisi, kişiler ve akrabalık düzeyinde olmuş. Senelerdir. Bu akrabalık ve dostluk, kardeşlik düzeyinde kalmış. Ticaret ve ekonomik gelişmeler istenilen düzeyde değil. Vanlı pek çok ailenin Bursa’da yatırımları var.
Bursa ile Van arasındaki bir başka bağlantı da, vali Münir Karaloğlu’nun Van ilinden Bursa’ya vali olarak atanması.
Tabi, bu durumda Van ile Bursa arasında dostluk ve kardeşlik gelişmeleri daha fazla genişledi. Valimize, basın mensubu arkadaşlar, Van’a gidip görmek istedikleri arzularını ifade etmişler. Vali Karaloğlu’da Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü Kadir Akarkaya’yı bu işle görevlendirilmiş. Gerekli izinler alınmış, aralarında benim de bulunduğum bir gazeteci heyetiyle Van’a gittik.
Van gezimize katılmayan, katılmak istemeyen bazı arkadaşlarımız da oldu. Ama, sırf kendileri bu geziye katılmadıkları için bizleri eleştiren ve heyette bulunanlara “çakma gazeteci” diyecek kadar kendilerini sinirlendiren kişilerin, söylemleri pek çok arkadaşımızı üzdü. Tabi, bu kişilerle ilgili hukuki ve adli işlemler başlatıldı. Başlatılacak. Bu hakaretlerle ilgili konu sanırım Adliye’de çözümlenecek. Çözümlenmeli. Çünkü, hiç kimse, bir başkasının mesleği ile dalga geçemez. Geçmemeli. Onları, meslekten olup olmadığına karar veremez. Çünkü, ülkemizde kanun var. Nizam var. Kanun bu kişileri gazeteci kabul etmişse, gazeteci kimliği verilmişse, ifadem biraz amiyane olacak ama mazur görün, başkalarına sanırım “b…k” yemek düşer.
Bu kısa hatırlatmamdan sonra gelelim Van izlenimlerime.
Kendime şu soruyu sordum. “Ne umdum, ne buldum?”
Ben, Van’ın çevresindeki pek çok ile gittim. Hakkari’ye Gittim. Bitlis’e gittim. Diyarbakır’a gittim. Tunçeli’ne gittim. Şanlıurfa’ya kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum.
Hepsinde, dostluk, misafirperverlik ve hoşgörü ile karşılaştım.
Van, ismi terör ile anılan ve pek çok çatışmanın yaşandığı bir kent. Üstüne birde depremi yaşadı. İyice viran oldu. Bizler orada iken yine çatışma oldu. Saray ilçesinde pusu kuran bölücüler Teğmen Emre As’ı şehit ettiler.
Allah cezalarını versin.
Van’ın tarihi ve turistik yerlerini gezdik. İlk gün Akdamar Adası’na gittik. Dünya Ermenileri için büyük önem taşıyan kilise ve çevresini gezdik. Turistlerle karşılaştık. Van’daki ve ülkemizdeki terör olaylarının azalmasını ve ölümlerin dinmesi üzerine turistler buraya gelmeye başlamışlar.
Van Gölü’nün (Denizinin) sodalı sularında yüzdük.
Üniversiteyi ziyaret ettik. Rektör vekili Prof. Dr. Kenan Demirel yarı Bursalı çıktı. Çünkü, amcaları Bursa’da ikamet ediyorlarmış. Yeğeni Kemal Demirel ise bir süre İl Özel İdare Genel Sekreterliği görevi yapmıştı. Onlara selam getirdik.
Vangölü Gazeteciler Cemiyeti başkanı Fatih Sevinç ile yönetim kurulu üyelerinden olan ve vali Münir Karaloğlu’nun Van görevi esnasında basın danışmanlığını yapan Selehattin Aktaş ile diğer gazeteci meslektaşlarımız bizleri dostlukla ve kardeşlikle karşıladı.
Van’ın dertlerini gazeteci meslektaşlarımızdan dinledik. Aslında, onların mesleki sorunları ile bizimkiler birebir aynı. Haber kaynağına ulaşma sıkıntıları, maaş ve ücretler ile maaşların ödenmeyişleri gibi aynı dertlerden muzdaripiz.
Gazeteci olarak bizler, toplumun aynasıyız. Olayları canlı yaşayan tarihin canlı tanıklarıyız.
Van’daki meslektaşlarımız, ülkemizi ateş çemberine çeviren terör olaylarıyla ilgili bilgilerde verdiler. Ateşin yanmaya başladığı ilk günden başlayıp, barış ortamına gelinen noktaya kadar olan izlenimleri bizlerle paylaştılar. Benim anladım şu oldu; bölgedeki çatışma ortamını kimse istemiyor. Ne örgüt istiyor ne de halk.
İşadamları ile buluştuk. Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva, “bölgenin morale ihtiyacı var. Bizler önce moral sonra da yatırım desteği istiyoruz” dedi.
Takva birde asayiş açısından önem arz eden bilgi verdi. TÜİK verilerine göre, İçişleri Bakanlığı kaynaklarına göre Van ülkemizin en güvenli 8. kenti imiş. Yani, İstanbul ve İzmir’den daha güvenli. Tek sıkıntı, sınır bölgesindeki terör çatışmaları. Son 1,5 yıldır da bu olaylar tek tük oluyormuş. Arzumuz ise hiç olmaması. Barış sürecinin sürekli ve kalıcı olması.
Ticaret Borsası Başkanı Selman Toprak, Bursa’ya yabancı değil. Anadolu Hastanesi’nin sahiplerinden. Bir hafta önce Bursa’da imiş. Bursa ile Van arasındaki ticari ve ekonomik gelişmelerle ilgili bilgiler verdi. Önce kendisine sorduk, neden Van’a değil de Bursa’ya yatırım yapmayı tercih ettiklerini merak ettik.
Bursa’ya yatırım yaptıkları zaman terör olayları nedeniyle sıkıntı çektiklerini ve nedenle Van dışında sermaye değerlendirmesi yaptıklarını anlattı. Samimi olarak konuştu, “burada huzur, güven ortamı olsaydı, bizler ne diye memleketimizi terk edip Bursa’ya yatırım için gelelim?” diye sorumuza soruyla cevap verdi.
MÜSİAD Şube Başkanı İsmail Say, Van’ı bize tarif ederken, “Edirne’deki vatandaşlarımız Van’a gelmeli. Vanlı kardeşlerimiz de Edirne’ye gitmeli” diye örnek vererek insanlar arasında bölgesel ayrımcılığa dikkat çekti. Ön yargılı düşüncelerle insanların bir birlerine düşmanlık beslemesinin doğru olmadığını söyledi. Türkiye’nin 81 vilayetinin de kardeşlik içinde birbirlerine destek olarak yaşamaları gerektiğini anlattı.
Van gezimiz sırasında, siyasetçilerle görüşmeme kararı almıştık. Amacımız halkın nabzını tutup, düşüncelerini öğrenmekti.
Bir akşam yemeği sırasında Van milletvekili Mustafa Bilici, bizlere çok güzel misafirperverlik gösterdi. “Hoş geldiniz” dedi. Sorularımızı samimiyetle ve cesaretle cevapladı. Çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte Van başta olmak üzere bölge illerindeki hareketliliğe ve özellikle yerli ve yabancı kişilerin hem ekonomik hem de kültürel alandaki gezilerine dikkat çekti.
Birde örnek verdi; “Van terör bölgesi iller arasında yer alıyordu. Olağanüstü hal içinde yer alıyordu. Bugün ise, barış süreci ile beraber hem halkta hem de örgütte çatışmanın yaşanmamasına yönelik fikir birliği var. Bu nedenle, hepimiz umutluyuz. Dağdaki gençlerimizin topluma kazandırılması için umutluyuz. Askerlerimizin, polislerimizin, öğretmenlerimizin bölgeye güven içinde gelip hizmet vermelerine imkan sağlandığı için mutluyuz. İnşallah, çözüm sürecinin devamında, sosyal, kültürel, ekonomik sorunların da barışçıl ortamda çözümleneceği eski günlerimize geri döneceğiz. Hep beraber kardeşce yaşamaya devam edeceğiz.”
Van’la ilgili söylenilecek çok şey, yazılacak pek çok konu var. Gazeteci arkadaşım Boybeyi Çelik bu geziyle ilgili “Van Güzel” başlıklı bir kalıcı eser hazırlığında. Bende gezi izlenimlerimi ve görüşlerimi orada yazacağım.
Çaldıran’ın Soğuksu Köyü’ne uğradığımızda, köy halkının söylemlerini ve çocukların gözlerindeki umut ışıkları görmek bizleri sevindirdi. Onlar, “buraya örgüt değil, asker değil, siz gelin. Siz gelmezseniz, aradaki boşluğu başkaları dolduruyor. Sonra da çatışmalar oluyor. Hepimiz üzülüyoruz” sözleri yabana atılmamalı.
Söyleyeceğiz son söz; terör belası bitsin, ülkemize huzur ve barış gelsin.