İnsanların başlarına ne zaman ve nerede ne gibi olayların geleceği pek belli olmaz. Olmadık yerde karşılaşılan bir kişi veya meydana gelen bir olay, bir anda yaşam çizgisini ve kaderi değiştirebilir.
Dünyanın en büyük imparatorluğu olan Osmanlı, devlet yönetiminin içine düştüğü zevki sefa ve Lale Devri yaşantısı nedeniyle, bir anda hasta adam olmadı mı?
Oldu. Hem de halk fakirleşip, esir düştü.
Ağızlarından çıkan sözleri, dünyayı titreten padişahlarımız, ellerindeki gücü, asaleti, yönetimi bırakıp düşman gemileriyle ülkemizden ayrılmak zorunda kalmadılar mı?
Kaldılar. Sonra da sürgün hayatı yaşadılar.
Bunlar, belki de hepimizin tarih kitaplarında okuduğumuz ve ibret almamız gereken örnekler.
Birde, okumadığımız, kulaktan dolma bilgilerle yaşanıldığı sanılan olaylar var. Cephelerdeki kahramanlıklar. Düşmanların, vatan toprağından kovulmasında canını dişine takıp, bireysel başarılar gösteren askerlerimiz.
Hepsi, bu vatan için göğsünü can siper hane savaşan ve bizlerin, hür ve bağımsız olarak yaşayabilmesi için kendi yaşantılarını hiçe sayan yüz binlerce atamız var.
İşte bu yüzden, ülkemiz genelinde dört ayrı milli bayram kutluyoruz.
İlki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yani halk meclisinin açılış tarihi olan 23 Nisan. Ulusumuzun kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan tarihini yarınımızın güvencesi olan çocuklara Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ismiyle armağan etmiş.
İkinci Bayramımız 19 Mayıs. Atatürk’ün milli mücadeleyi başlatmak ve vatan topraklarındaki düşmanların Türk topraklarından temizlenmesi için Anadolu’ya gidişini sembolleştiren Samsun’a çıkış tarihi 19 Mayıs.
Atamız bu bayramı da yarınımızın teminatı olan gençlerimize, Gençlik ve Spor Bayramı olarak bırakmış.
Üçüncü Bayramımız 30 Ağustos.
Kurtuluş Savaşımızın kazanıldığı ve düşmanların dize getirildiği tarih.
Her yıl 30 Ağustos tarihini Zafer Bayramı olarak kutluyoruz.
Birde 29 Ekim tarihi var. Atatürk’ün “benim en büyük eserim cumhuriyettir” dediği bayram bu bayram. 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye’nin yönetim şeklinin cumhuriyet olarak kabul edilmesi nedeniyle kutluyoruz.
Milli bayramımız olmasa bile yas gününüz ise 10 Kasım.
Tarihlere dikkat edelim. Nisan ayından sonra, baharla beraber milli kutlamalarımız başlıyor. Sonhabar, hazan mevsiminde ise yas tutuyoruz.
Seneler önce Hasta adam yaftalaması yapılan Türkiye, bugün bölgesinde lider konumda.
Ekonomisi iyi yolda. Dış ülkelerle ilişkileri normal. Sınır ülkelerimizde ise savaş çemberi içindeyiz. Arap Baharı olarak halka yansıtılan, Yasemin Devrimleriyle çevremizdeki bütün komşu ülkelerimizde kan ve gözyaşı var.
Türkiye bu ülkelerle olan hem ticari hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerde ince bir politika izliyor. Geriye dönüp baktığımızda 91 yıllık cumhuriyet döneminde, dünya savaşları dahil pek çok ülkede kan ve göz yaşı sürekli hakim kılınmış. Bu bölge ülkelerindeki yer altı ve yer üstü zenginlikleri ise egemen bazı güçlerin ellerine geçmiş.
Şimdi de, komşu ülkelerimizde savaş var. Bu savaşta, Müslüman, Müslümanı kırıyor. Vuruyor. Öldürüyor. Yok ediyor.
Dikkatli olmak lazım. Olaylar Türkiye’ye sıçratılmak isteniyor. Biz, bu cumhuriyeti belki kolay bulduk. Ama, atalarımızın kanları hala o topraklarda kokuyor. Özgürlüğümüzün de cumhuriyetimizin de kıymetini bilelim.