Ülkemizdeki siyasi kriz ve kaos dönemi, 64. Hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanının onayından sonra kamuoyuna açıklanmasıyla sona erdi.
Şimdi, iş zamanı. Hizmet zamanı.
7 Haziran seçimleri yapıldı. Sandıktan sıkıntı çıktı. Belirsizlik çıktı. 1 Kasım seçimleri yapıldı, sandıktan istikrar çıktı.
Şimdi benim bu yazdıklarıma pek çok muhalefet üyesi, iktidara karşı mücadele verdiklerini öne süren pek çok muhalif kişi belki bana kızacaklar ama, sadece ben değil, Türkiye genelindeki yüzde 72 oranlı insanlarımız, 1 Kasım seçim sonuçlarının ülkede tekrar siyasi ve ekonomik istikrarı geri döndürdüğüne inanıyor. İşte bu nedenle, 7 Haziranda koalisyon pazarlığı yerine, Cumhurbaşkanlığı makamı pazarlık konusu yapan, iktidarın 13 yıllık çalışmasını yok sayarak, 13 yıl için mahkemelerin kurulmasını öne sürerek halkı kandırmaya çabalayan muhalefet partileri 1 Kasımda bekledikleri sonucu alamadıkları için seçimin sonuçlarıyla ilgili yine de algılama sıkıntısı çekiyorlar. Çünkü, 7 Haziran seçim sonuçlarını iyi okuyamayan ve algılama sıkıntısı çeken muhalefet yöneticileri, 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını da hala analiz etmekte güç durumdalar.
Böyle giderse, durum çok vahim. Neticesi, 1 Kasım seçimlerinde iktidar yüzde 49 oy topladı. Daha sonra hükümet bile kurulmadan kamuoyunun 1 Kasım seçim sonuçlarıyla ilgili görüşlerinin öğrenilmesine yönelik yapılan anketlerde, halkın yüzde 72 oranlı seçimden istikrar çıktığını ifade etmesi, belki muhalefete yol gösterir.
Muhalefet, “bizler neden halka güven veremiyoruz?” sorusuna cevap arama yerine, “iktidar halkı kandırıyor” iddiasıyla kendisini avundurmaya çalışmasının gerçekliğini görür. Çünkü, eğer muhalefet bu gerçeği görmezden gelip hala kötüleme, çamur atma gibi siyasi söylemlerle halktan oy isterse, halkımız da bugün olduğu gibi yarın da bu muhalefete ve bu muhalefet yönetimine oy vermez.
1 Kasım seçim sonuçları, aslında muhalefet içindeki muhalefetin harekete geçmesine yol açtı. CHP’de erken genel kurul, olağanüstü kurultay istemi var. CHP yönetimi, parti içindeki muhalefetin sesini kısma adına bu istemleri görmezden geliyor. Ama, parti içindeki kaynama devam ediyor.
Şimdi, eğri oturup doğru düşünelim. Halkımız, kendi içinde birlik, beraberlik olmayan, fikir birliği olmayan bir çatının altında barınmaya çabalayan, her fırsatta, çatı altındaki insanları çatının dışına atabilme adına hizipcilik yapılan partiye halkımız neden güvensin ki?
İkinci muhalefetin ses yükseltmeye başladığı parti MHP. MHP, 7 Hazirana göre 1 Kasım’da milletvekili sayısı olarak yüzde 50 kayba uğradı. Oy oranları beklenmedik şekilde düştü. Parti içinde “genel başkan gitsin” söylemleri yüksek sesle konuşulmaya başlandı.
Tabi, bütün bunların hepsi, aslında yıllardır aynı duran, ileri gitmeyen, yerinde saymayı bile beceremeyen muhalefet partilerin, iktidarın yaptığı yanlışlıklardan, eksikliklerden nemalanmayı beceremediği içindir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde üst üste sekiz tane seçime girip hepsini kaybeden, oylarını artıramayan muhalefet lideri hala partisinin başında kalmaz. Bulunmaz.
İşte Türkiye siyaseti böyle. Partiler, kendilerini yenilemediği sürece, iktidar rüyaları görmeye devam etmelerine rağmen, iktidara bir türlü ulaşamıyorlar. Gelelim, 64. Hükümete. Yeni kabinede Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Bursa’dan vekil seçildi. İçişleri Bakanı Efkan Ala Bursa’dan vekil seçildi. Tarım Bakanı Faruk Çelik Şanlıurfa’dan vekil olmasına rağmen bana göre Bursalı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Bursa’nın suyunu içip, ekmeğini yemiş birisi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun ailesinde Bursalı olanlar var.
Bursa epey şanslı. Bu sefer, kamu hizmetlerinde öncelikli kent Bursa olacağa benziyor.