Dünya hızla kabuk değiştiriyor.
Mevsimlerin bile tarihleri değişmek üzere.
Eski kış aylarındaki yağış ve karları özler olduk. Çünkü Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkede barajlar kurudu. Beklenen yağmurlar yağmadı. Kar yağmadı.
Bursa’nın kış turizm merkezi Uludağ’a kar yağması için nerede ise kar duasına çıkacağız.
Bir yandan ülkemizdeki akıl almaz olayların sahnelendiği gündem. Ayakkabı kutuları içindeki paralar, komplo kuruldu iddiaları, yargı sisteminde senelerin ihmali ile yaşanan adaletsizlerle sonuçlanan kararlar. Daha fazla gündem saymak mümkün. Ama, bugün itibariyle bu kadar yeter.
Çünkü, benim sizlere anlatmak istediğim olay, iletişim çağındaki gelişmelere rağmen, bazılarının olaylar karşısında hala kör gibi davranması.
Bunun açılımı nedir? diye sorarsanız, cevabım şöyle olacak.
İnsanlar, yaşadıkları yerlere, köylerine, mahallelerine, ilçelerine, kentlerine değer katmak zorundadır. Kimisi bu işi, alın teri ile çalışıp, amelelik ederek yapar. Kimisi, parası pulunu sermaye yaparak yatırım yaparak, işyeri açarak, istihdam yaratarak yapar.
Kimisi, fikir gücüyle yapar. Kimisi, başkan olur, muhtar olur, vali olur, kaymakam olur, bakan olur, başbakan olur.
Amaç, bulundukları yerlere, insanlara hizmet etmek.
Bazıları ise, hizmet etme bahanesiyle yola çıkıp, yakın çevresine, eş, dost, akraba ve yandaşlarına hizmet etmek için elinden gelen her şeyi yapar.
Bizim işimiz de mesleğimiz de gazetecilik olduğu için, görevimiz toplumun aydınlatılması, olayların kamuoyuna doğru ve objektif olarak duyurulması ve anlatılmasıdır.
Meslektaşlarımız arasında ideolojik düşüncelere sahip olanlar, olaylar karşısında tarafsız kalmayabilir.
Yine, kendi fikirleri, yakınlıkları, akrabalıkları ya da iş-güç durumları nedeniyle doğruları görmeyi arzu etmezler.
Bazıları ise, al-ver ilişkisi kurmuşlardır.
Yani, medya bile olaylara tek ve objektif bakış açısıyla değil, farklı yönlerden bakarak, bazen öylesine çarpıtarak gündeme taşır ki, sanırsınız yaşadığımız olay ile sizin gözlerinin gördüğü arasında dünya kadar fark var.
Bunun nedeni nedir?
Gayet basit, bir takım kişiler arasında kurulan al-ver ilişkileri.
İşini doğru dürüst yapan, kimseye muhtaç olmayan, bağlı olmayan, evine bir dilim helal ekmek götürmek niyetinde olan meslektaşlarımı ayrı tutmak istiyorum. Onlar, alın teriyle mücadele ediyorlar. Hatta, düzene yenik düşmemek için, meslek ilkelerinden ödün vermemek için direnebildikleri kadar direniyorlar. Çoğu zamanda direnmenin karşılığını işsiz kalmakla çekiyorlar.
Bazıları ise işini tıkıra bağlamış.
Belli yerlerle işbirliği içinde. Zamanında iyi bir arşiv tutmuş olmalı ki, birileri onun her türlü ihtiyaçlarını karşılıyor.
Neden?
Kim, kime bu devirde yok yere, bedava yere para verip, ihtiyaçlarını karşılar ki?..
Tabii ki, çıkar içinde olanlar. Birbirlerinden nemalananlar.
Kendilerinden başka bir şey görmek istemiyorlar. Halkında görmesinin önlenmesi için elinden geleni yapıyorlar. Gazetelere, medya kuruluşlarına, hatta sosyal medyadaki sayfalara bile müdahale edip, kendilerini güç duruma sokacak, istemedikleri olayların, haberlerin, yazıların gündeme getirilmesini para gücüyle, ilan gücüyle, kamu gücüyle önlemeye çabalıyorlar.
Demokratik ortamda böyle olaylar olur mu? Diye sormayın.
Oluyor, hem de bal gibi oluyor.
İletişim çağındayız. Sosyal medya denilen internet ortamında, milyonlarca kişi birbirleriyle bağlantılı. Olaylar, anında, dünyanın dört bir köşesinde duyuluyor. Bütün bunlara rağmen, iletişim çağında medyaya paralı sansür uygulayan, internetteki gönderileri aleyhte olması halinde şikayet edip yayından kaldıran o kadar kör ve cahil insan var ki, etrafımızda.
Allah bizleri bunlar gibi koltuk sahibi, makam mevki sahibi körlerin şerhinden korusun!
Amin…