Çevremize bakıyorum.
İnsanlar arasındaki heyecan yok denecek kadar az. Bir yerden başka bir yere koşuşturup duruyorlar. Hepsininde kafasında kimbilir hangi soru işaretleri var?
Yaşam artık öyle eskisi gibi kolay değil.
Çocuklar okula gidip geliyorlar. Daha ilkokul çağındaki çocukların ellerinde kendi kilolarına eşdeğer ağırlıktaki çantalar.
Sonra, ortaokul. Lise sınavları, üniversite derken, çocukların yaşantısı okul, ev-dershane veya kurslar arasında gidip geliyor.
Eğlenceye vakit ayırmaları mümkün değil.
Öğretmenler ders veriyorlar. Öğrenci sanki bir tek kendi derslerinden sorumlu imiş gibi sayfalar dolusu dersi eve gönderiyorlar. Okuldaki eğitimde 2 saat ders gören bir öğrenci, aynı dersle ilgili olarak eve geldiğinde belki de 5-6 saat ödev yapmak zorunda kalıyor.
Bir düşünün, öğrencinin 13 tane temel dersi var. Her birinden ortalama günde bir saat ödev yapsa 13 saat eder. Okulda geçen gelip gitmeler dahil 8 saatlik zamanı eklediğimizde alın size 21 saat. Gün 24 saat. Uyumak için kalan zaman 3 saat.
Bu çocuklar nasıl başarılı olsunlar?
Bu çocuklar nasıl dinlensinler?
Bu çocuklar nasıl oyun oynasınlar da çocukluklarını yaşasınlar?
Vallah bu sorulara cevap veren öğretmen yok. Sadece, dersleri zamanında yetiştirebilmek adına, okuldaki ders zamanlarının yetersiz kaldığını, mecburen eve ödev vermek zorunda olduklarını ifade ediyorlar.
Peki, her dersin öğretmeni aynı düşünce ile ödev verdikleri için çocukların gerçekten kendilerine ayırabilecekleri zamanları kalmıyor.
Çocukları için, iyi bir geleceğin eğitimden geçtiğinin bilincinde olan ailelerde bu duruma katlanmak zorundalar.
Çocukların dersten başlarını kaldırıp kendilerine ayıracak boş vakitleri olmadığı için ailelerde çocuklarıyla beraber hareket etmek zorunda oldukları için sosyal yaşantı sekteye uğruyor.
Peki, bu ders ve sınavları başarı ile geçip, lise çağından sonra üniversite çağına gelen ve çocukluktan gençliğe terfi edenlerin akıbetleri nasıl oluyor?
Bizler, geleceğimizi gençlerimize vakfetmiş insanlarız. Onların çok iyi yetişmesine her türlü katkıyı sağlamak için çabalayıp duruyoruz.
Üniversite çağına gelen çocuklar için giriş sınavları bir dert. Birde, ailelerinin bulundukları yerlerde okul kazanamayıp, eğitim için başka illeri gitmek zorunda kalanların vay hallerine.
Eğer, ailelerinin gelir düzeyleri yerinde değil ise, o gençlerin durumları ve eğitimleri çok zor oluyor.
Peki, gençler, üniversiteyi bitirdikten sonra, erkekler için askerlik dönemini de tamamlayanların iş durumu nasıl? Genç kızlarımızın kadınlarımızın iş durumları nasıl?
Hemen Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine bakalım. Ülkemizdeki eğitimli işsizlik oranı yüzde 30’lar seviyesinde.
Yani, her 100 gencimizden, (ki bunların arasında üniversite eğitimi görenler yok) 30 tanesi işsiz.
Meslek sahibi olanlar bile üniversite eğitimlerini tamamlamalarına rağmen hala ailelerinin bütçesinden kendilerine düşen paylarla geçinmek zorundalar.
19 Mayıs tarihinde, gençlere yönelik pek çok açıklama dinledik. 19 Mayıs 1919 tarihinden bu yana tam 96 yıl geçti. Atatürk, Samsun’a çıkıp, milli mücadeleyi başlattığını tarihte kutladığımız 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramını gençlere emanet etti. Geleceğimiz gençlerin elinde ama, gençlerinin geleceği ne kadar emin ellerde?
Tartıştığımız konu bugünlük böyle….