Efendim, malumunuz gündem maddeleri o kadar hızlı akıp gidiyor ki, gazeteci dostlarımız için zorlu geçmesi gereken süreç ayrı bir önem kazandı. Sohbet ettiğim arkadaşlarım, seçim sürecinin nasıl geçeceğinden dem vururken, henüz daha 30 Mart’a sıranın gelmemesi ise bir başka konu…
Geçmiş süreçlerde hatırlarım ki, aile büyüklerimiz o günün Türkiye’sinde hep aynı soruyu soruyordu kendilerine… “Peki şimdi ne olacak?”
Gelecek kaygısı olan bireyler de toplumlar da hayırlı işlere imza atamaz arkadaşlar. Yarınını teminat altına alamayan hiç kimseden herhangi bir anlamda iyi bir performans beklemek, hayalcilik olur. Öyle ki ister işveren olsun ister de çalışan herkes kendisini güvende hissetmek ister. Yaşama kaygısı bunların en başında gelir… Eve ekmek götürme gayesini taşıyabilmek için takdir edersiniz ki güvenliği ve sağlığı belli bir seviyede yer almalıdır…
Tek bir an dahi gelecek kaygısıyla yaşıyorsa bir birey, hiçbir süreçte başarı elde edemez. İşte toplumlar için de bu böyledir. Ülke istikbalinin ne olacağı gün be gün değişkenlik gösteren bir süre zarfında, bireylerin o ülkeyi ileriye taşımasını bekleyemezsiniz…
Türkiye değişik bir dönemden geçmektedir. Ülkede gözle görünmese de ciddi bir kaos hakimdir. Yargının, yürütmeyle ve kendi içiyle düştüğü bu durum son derece iyi izlenmelidir. Ülke hepimizindir sevgili dostlar, sadece sandık veya oy meselesi değildir. ‘Şimdi ne olacak’ sorusuna yanıt bulmaktır.