Son dönemde medyayı sıklıkla takip ettiğinizde maalesef hep aynı can sıkan haberler dizisiyle karşı karşıya kalacaksınız. Taciz ve cinsel istismar ikilisi, çağımızın vebası, kolerası, AIDS’i oldu ve listenin ilk sırasında kendisine yer edindi.
Gün geçmiyor ki, memleketin doğusu batısı fark etmez, her yerden bir yeni skandal daha patlak vermesin. İnsan zihnini dumura uğratırcasına, olağanüstü ve sıradışı yöntemlerle yeni olaylar sahneleniyor hayat perdesinde…
Her salisesi iğrençliklerle dolu anlar yaşıyoruz. Bilmiyorum, sizlere de oluyor mu ama ben oturup düşünüyorum. “Nasıl bir toplum olduk” sorusuyla beynimin içindeki karıncalar sürekli yer değiştiriyor. İnanır mısınız, belki saçma gelecek ama empati dahi yapmayı denedim o mahluklar hakkında…
Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı… Aklım, havsalam almıyor bir türlü… O kirli elleriniz, o masum, melek bedenlerin üzerinde nasıl şehvet ve salyalarla geziyor. Çirkinliklerinizi nasıl bulaştırıyor, kahrolası benliğiniz yeni yetişen bir fidana nasıl hoyratça yapıştırıyorsunuz…
Altı da üstü de bir anlam ifade etmeyen kimliğiniz, kişiliğiniz nasıl da pespaye bir halde duruyor. Utanacağınız, sıkılacağınız yerde neredeyse ‘gurur madalyası’ takmış gibi sırıtıyorsunuz. Bir tükürükle boğulmanız gerekirken, engin denizlerde yüzmeyi marifet sayıyorsunuz…
Yeni Türkiye’nin en büyük sorunudur ahlak sevgili okurlarım… Sürekli değişen milli eğitim bakanlarımız yüzünden doğru dürüst bir sistem dahi oturtamadık. Bizlerin öğrenciliği zamanında yalnızca din dersi almazdık aynı zamanda ahlak bilgisi de verilirdi.
Kardeşlikten dem vurulurdu, ‘namus’ sadece bir kavram değil daha fazlasıydı… Şimdi her şeyin olduğu gibi bunun da içi boş herhalde… Fiziksel bir güdü olan cinselliği ‘şşş çok ayıp’ diye diye dertlerin en büyüğü yaptık. Şimdi bizi leyleklerin getirdiğine inananlar, leyleklere tecavüz eder halde…
Çöküyorduk ama yıkılmıyorduk…
Şimdi korkuyoruz
Geleceğimizden ve başıma gelecekten…